"Sürekli hikaye anlatan insanlar hikaye olur."
http://www.youtube.com/watch?v=xr_DgBlHLiM

I'll grow back like a Starfish

"I am very happy. So please hit me. I am very very happy. So please hurt me.
Ne garip, insanın unutamadığı/unutmak istemediği renkler oluşu. Ve ne garip, başkalarından kıskandığımız şarkılarımız. Üzerinde hiçbir hakkımız olmamasına rağmen sahiplendiğimiz... Ve sahiplendiğimiz onca insan. İçlerinden biri. Herkesi, her şeyi içine sığdırdığımız bir. Görüş alanımızdan çıkmasından korktuğumuz için kafamızı başka yöne çeviremediğimiz bir. Üzerine hayatımızı yatırdığımız bir. Ve tek kalacak olan bir. Çünkü unutmak istemediğimiz renkler hep ona ait ve belki de çoğunu ilk kez onda görmüşüz. Veya onda gördük diye sevmiş, unutamamışızdır. Çünkü başkalarından kıskandığımız şarkılardan, en sevdiklerimizden, bile onu kıskanmışızdır hep.
Birini.

pozitivizm

-Neden kulaklarımı tıkamak zorundayım ki?
+Tıkayacak kulakların olmayabilirdi.
-Hehe.

17.

Ve uzun zaman sonra anlıyorum ki ben aslında "kafamdaki sana" aşıktım. Ve sanırım senin istediğin de tam olarak buydu: Olaylardan uzaklaşıp bunu görebilmem. Ama ben, senin-tanımama-izin-verdiğinden-fazlasını-kendimin-tamamladığı "sen" ile o kadar meşguldüm ki bunu bir türlü göremedim. Bilmiyorum. Sadece bazen çok güzel bir şeyi kıl payı kaçırmışız gibi hissediyorum. O güne kadar hayatımda en çok istediğim şeyin, beni hâlâ kahrediyor olmasının başka açıklaması olamaz zira.

16.


03:34 a.m.
Düzene isyan edip güneşi bekleyenleri saymazsak, neredeyse bütün şehrin aynı anda yaptığı tek şey uyumak sanırım. Üçotuzdört. Çoğu insanın, şu anı uyumak için güzel zaman olarak düşünmesi... ne kötü. Çünkü bence uyumak için geceden daha kötü bir zaman olamaz. Evet, şu an 7. kattaki minik dairemizin camından ters bir şekilde sarkarken düşündüğüm şey tam olarak bu. Yastık koymama rağmen pencerenin pervazı belimi biraz acıtıyor gerçi ama olsun. Böyle yaptığımda, yani gökyüzünü karşıma aldığımda... Yıldızlar o kadar da uzak gelmiyor. Yine de elimi uzattığımda en yakınımdakine bile dokunamayacağımı bilmenin hüznü hep galip geliyor bir şekilde. 

Burada bütün gece böyle sarkarak neyi bekliyorum, ben de bilmiyorum. Sanırım sadece gökyüzünün siyahtan laciverte, lacivertten açık mavi ve turuncu karışımına dönmesini izlemeyi seviyorum. Ve en azından günün yarısında şehre sırtımı dönüp yıldızlarla başbaşa kalabildiğim için biraz da mutlu oluyor olabilirim. Tamam, itiraf etmek gerekirse; dünyada, beni bundan daha fazla mutlu eden bir şey yok. 

Yeryüzüne ait bir şeyin gökyüzüne aşık olması... ne ironik. 


~
Bazen ben de bunu neden yaptığımı merak ediyorum... neden sadece birkaç cümle sürecek hayatlar yaratıp durduğumu gerçekten merak ediyorum. 

15'miş.

Biz hayal gücü geniş olanlar, ömrümüz boyunca karanlıktan korkmaya devam edeceğiz.

14.

"Sanırım o zaman boğulmuş sayılıyorsun."

- Yani?
- "Yani" mi?

4 duvarı da formüllerle kaplı bir odanın tam ortasında oturuyorlardı.
Eski iki koltuk gibi.
Odada onlardan başka eşya yoktu.

- Bütün bu formülleri kafama nasıl koyacağımı bilmiyorum.
- Yine de 1,5 litrelik su içerek intihar edemezsin.
- Ah, evet edebilirim. Şişeyi kafama diker ve nefessiz kalana kadar içerim. Sonra zehir yavaş yavaş vücuduma yayılmaya başlar ve...
- Su, seni öldürmez.
- NE? GERÇEKTEN Mİ? BURUN DELİKLERİMDEN GİRİP AKCİĞERLERİME DOLSA BİLE Mİ?!

13.

- Ben sadece şey olmaya çalışıyorum. Şey... Kendim.
- Ah! Ciddi misin? Sence deliren onca insan "kendi" olmayı bir kenara bırakıyor yani, öyle mi?
- ...
- Kendi kendine konuşuyorsun.
- Kendi kendime konuşmuyorum.
- Peki ne yapıyorsun?
- Kafamı kaşıyorum?

12.

Herkes bitiyordu işte. Sonuçta şu dünyada ben bile sonsuza kadar sürmüyordum.

11.


Benim aksime o, diğerleri gibi olmadığı için mutluydu. Yaptığımız şeyin başkalarının gözünde ne derece doğru olduğuyla veya toplumda her zaman dışlanacak olduğumuz gerçeğiyle zerre ilgilenmiyordu. Çok sonraları yanıldığını anlayacak ve büyük bir çöküntü yaşayacak olsa bile o an için, sadece kafasının içindeki doğrular umrundaydı. Kendi doğruları.

"Kendi çıkarların vardır. Kişisel faydalara bağlı bağlılıklar vardır. Kayıtsızlık vardır.
Ama aşk yoktur.
Aşkın yeniden icat edilmesi gerek."

Aynı şekilde hissetmek istediğimi söyleyemem ama... Bence o büyüleyiciydi. Aşka inanmayan bir adama aşık olduğunu sanan bir diğer adam. Belki de haklıydı, ben sadece korku içinde kaçmaktan yorulmuştum. 

"I found it.
What? -Eternity.
It's the sun mingled with the sea."

En azından başkalarının işaret parmakları üzerimize yönelmeden, el ele yürüyebilmek isterdim.